Blog
Sınav Kaygısıyla Nasıl Baş Edilir? Veli Bilgilendirme
Hangi yaş döneminde olursa olsun sınav dönemi yaklaşan çocuklarımız belirli kaygılar yaşamaktadır. Çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemine göre, izlenmesi gereken yol da farklılaşmalıdır. Lisede sınavına hazırlanan bir gencimiz ile üniversite sınavına hazırlanan bir gence aynı yaklaşımı sergilememiz doğru sonuç vermeyecektir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, yalnızca sınav için değil, hayatın her alanında geçerli bir kaygı-öğrenme grafiği vardır.
Grafikten anlaşılacağı üzere belirli bir seviyeye kadar olan kaygı, öğrenmeyi artırıcı bir özelliğe sahiptir. Bunun sebebi ise kaygının yarattığı motivasyondur. Ancak kaygı düzeyi optimum seviyeyi geçtikten sonra artık öğrenmeye zarar vermeye başlar. Tam olarak sınav kaygısı da bu düşüşte ortaya çıkar. Çocuklarımızın sınava hazırlanmasındaki hem motivasyonunu, hem öğrenme düzeyini ciddi düzeyde etkileyen yüksek kaygılarının optimum seviyeye çekilmesi gerekir.
Çabalarını Takdir Edin
Farklı dönemlerdeki sınav kaygılarının en önemli nedenleri arasında çocuklarımızın hak ettiğini düşündüğü takdiri görememesi gelmektedir. Bu durum ciddi bir motivasyon kaybına yol açar. Bu nedenle gençlerimizin her ne kadar puanları istenilen seviyelerde olmasa bile sarf ettiği çabayı gördüğünüzü ve takdir ettiğinizi açık bir dille ifade edin. Bu sayede çocuğunuz sizi mahcup etmemek, bir başka deyişle gördüğü takdiri karşılayabilmek adına kendini geliştirmek için motive olacaktır. Sınav kaygısıyla baş etmenin en önemli yolu da, anlaşılacağı üzere motivasyonu artırmaktan geçer.
Çabaları takdir edilmeyen çocuklar, ders çalışmak veya deneme çözmek gibi motivasyonları kendilerinde bulamazlar. Harcadıkları emekler karşısında takdir yerine hakaret veya aşağılayıcı sözler duyan gençleri, bu şekilde asla motive edemezsiniz. Bu nedenledir ki hem lise hem de üniversite sınavlarına hazırlanan çocuklarımızın çabasını gördüğünüzü ifade edin ve bu çabayı takdir ettiğiniz açık bir şekilde dile getirin.
Çocuğunuzu Anlayın
Hem lise hem de üniversite sınavı hazırlık dönemlerinin ergenlik çağına denk gelmesi, gençlerimiz için aslında şanssız bir durumdur. Gençliğinin en ateşli zamanlarını ders çalışarak harcayarak çocuklarımızın, gerek televizyonda gerekse gördüğü şatafatları hayatlara özenebilir. Bu durumun, çocukların içinde bulunduğu gelişimsel çağın bir gereği olduğu unutulmamalıdır.
Bu çağlardaki çocuklarda iletişim kurarken içinde bulundukları zamanın ergenlik sorunlarını göz önüne almanız gerekir. Özellikle lise sınavına hazırlanan çocukların henüz ergenlik çağının başlangıcında olduğunu unutmayın.
Erkek çocukları vücudundaki fiziksel ve hormonal değişikliklerle birlikte velilerin istemediği tercihler yapabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun sınav motivasyonunu kırmamak ve daha önemlisi çocuğun anne-babaya olan sevgi ve saygısını kaybetmemek adına, çocuğa kızmak veya yasaklar koymak çözüm olmayacaktır. İzlenmesi gereken yol ise, çocuğun dışarıda aradığı şeyleri evde sunmaktır. Anne-babasının bir dert ortağı gibi çocuğuyla konuşması, yanlış davranışları konusunda yargılanmaması oldukça önemlidir.
Kız çocuklarımız ise ergenliğin başlangıcıyla beraber yaşanan değişimlerden daha farklı etkilenir. Kimi kız çocuklarında içe kapanıklık ve utanma duyguları ciddi artış gösterirken, bazılarında ise özgüven patlamaları şeklinde görülebilir. Her iki durumda da izlenmesi gereken yol aslında bellidir. Yine çocuğunuzu anlamaya çalışmalısınız. Özellikle annelerin yapacağı konuşmalar bu anlamda oldukça kritiktir. Eğer kızınız anneyle konuşmaya çekiniyorsa, teyze-hala gibi çocuğun sevdiği diğer aile büyükleri devreye sokulabilir.
Hem erkek hem de kız çocukları için ergenlik çağının başlangıç yıllarında tam motivasyonla bir sınava hazırlanmak oldukça güçtür. Gelişim özellikleri gereğince çok fazla dikkat dağıtıcı unsurları olduğu unutulmamalıdır. Bu dikkat dağıtıcı unsurları (sosyal medya vb.) ortadan kaldırmanız ise söz konusu olmamalıdır. Koyacağınız her türlü yasağın çocukta geri tepeceğini ve o yasağı daha cazip hale getireceği unutulmamalıdır. Anne-babalar olarak, kamusal ve özel eğitim kurumlarının rehberlik servisiyle işbirliği içerisinde hareket etmelisiniz. Çocuklarınızın telefonda çok fazla vakit geçirmesinden dolayı sınav hazırlıklarına yeterli vakti ayırmadığından şikayet ediyorsanız, izlemeniz gereken yol “telefonu kes-sınava geç” şeklinde keskin olmamalıdır.
Günümüzde çoğu ebeveynin yaşadığı sosyal medya sorunsalının çözümü aşamalı olarak kaydedilmelidir. Çocuğun öncelikle telefonla ve/veya sosyal medyayla çok fazla zaman geçirmesi önlenmelidir. Bunun için aile içi etkinlikler, iletişim saatleri, kitap okuma saatleri düzenlenebilir. Çocuğun sosyal medyaya olan ilgisi kademeli olarak azaltıldıktan sonra ders ve sınav hazırlıkları için yönlendirmeler yapılmalıdır.
Benzer süreçler üniversite sınavlarına hazırlanan çocuklarda daha şiddetli bir şekilde görülebilir. Ergenlikten yetişkinliğe geçişin son aşamaları olan üniversite hazırlık senelerinde, ayrıca çocuğunuzun kişiliği ve hayata bakışı da ciddi ölçüde şekillenir. Bu nedenle lise 3 ve 4 yılları oldukça hassas yıllardır.
Üniversite sınavına hazırlanan gençlerimizi motive etmek için yine onları anlayarak işe başlamalıyız. Gezip tozmaları, arkadaşlarıyla vakit geçirmeleri gereken yıllarda çocuğunuzdan başka hiçbir işle meşgul olmadan ders çalışmalarını bekleyemezsiniz. Beklememelisiniz. Çocuklarımız ile ortak belirlediğimiz sürelerde sosyal hayata ayıracak vakitleri olmalıdır. Belirli sınırlar dahilinde gezmeliler, arkadaşlarıyla eğlenmeliler. Bu ayrıca çocuğun derse olan motivasyonunu da artıracaktır. Aksi takdirde sürekli ders çalışmasını beklediğimiz gençler ise aksine bir yol izleyerek kendini daha da dışarıya açacaktır.
Çocuğunuzu Kıyaslamayın
Eğitimciler olarak bunu yıllardır çok farklı mecralarda dile getirdik. Velilerimiz ne yazık ki çoğu zaman bu kıyaslamayı yaptığının bile farkında olmayabiliyor. Aslında çocuğumuzu motive etmek isterken, tam tersi bir etkiye neden oluyoruz.
Gençlerimizin mevcut sınav hazırlığı durumlarını diğer akraba, komşu, arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Kimin ne kadar net yaptığı, kimin kaç puan aldığı yalnızca o kişilerin kendilerini ilgilendirmelidir. Siz, çocuğunuzun bireysel başarısı üzerinde durmalısınız. Unutmayınız ki, çocuğunuzun ilgisi/yeteneği farklı bir yönde olabilir.
Çocuğunuzu Tanıyın
Çocuklarımızın, gençlerimizin ilgisi ve yetenekli olduğu alanları bilmemiz oldukça önemlidir. Çünkü bu ipuçlarını kullanarak çocuğumuzu sınavlara doğru araçlarla motive edebiliriz. Yetenek konusu ise ayrıca önem arz eder. Sözgelimi, çocuğunuzun matematikte kabiliyetli olmayabilir. Ne yazık ki insan beyninin yapısı gereğince kimseyi bir konuda yetenekli olmaya zorlayamazsınız. Yapılması gereken ise rehberlik servisleri ile birlikte çalışarak yeteneksiz olunan derslerden nasıl en az zararla çıkılması gerektiği olmalıdır.
Çocuğun iyi olduğu derslere ağırlık vererek, kaybettiği netleri buradan telafi etmesi sağlanabilir. Ayrıca gencimizin zayıf olduğu derslerin içerisinde elbet anlayabileceği birkaç konu veya başlık bulunacaktır. Yine bunlar üzerine gidilerek kaybedilecek olan puanların minimize edilmesi sağlanabilir.
Hayatın Sonu Değil!
Bu sınavların hepsinin hayatın sonu olmadığını biz velilierimize, velilerimiz çocuklarımıza yıllardır söyleyip duruyoruz. Ancak hala bir çözüme ulaşabilmiş değiliz. Neden mi? Çünkü bunu söylerken, içsel duygularımız bunu yansıtmıyor. Dolayısıyla velilerimiz de her ne kadar “hayatın sonu değil” dese de, içinde bulundukları tavır ve stres düzeyi sanki hayatı sonu gelmişçesine olmaktadır.
Yine bu konuda rehberlik servislerimizle birlikte çalışarak çocuklarımızın motivasyonunu kırıcı komutlardan uzak durmalıyız. Bilakis, gençlerin sınava motive olmasını sağlayacak yönergeler üretmeliyiz. Bu sınavların hayatın sonu olmadığı, ama gerçekten olmadığı çocuklara ifade edilmeli ve dahası gösterilmelidir.
Psikoloji biliminde okul öncesi yaş grubu için kullanılan net bir ifade vardır. Aslında aynı durum daha büyük çocuklar, hatta yetişkinler için bile geçerlidir: Çocuklar ne dediğinizle değil, ne yaptığınızla ilgilenirler.
Örnek Olun
İşte tam da bu nedenle, çocuklarınızı sınava hazırlarken onlara örnek olmalısınız. Anne-babalar olarak bizler akşamları vaktimizi telefon ve televizyonda geçirirken, çocuklarımızdan kitap okumasını, ders çalışmasını beklememiz (çocuğun dünyasında) haksızlıktan başka bir şey değildir. Bizler de onun ders çalışma saatinde kitap okuyarak ona örnek olabiliriz. Bu şekilde aynı zamanda evde ders çalışmak için daha uygun bir ortam da oluşturmuş oluruz.
Psikolog Muhammet YILDIRIM tarafından Bilişsel Akademi’ de yayımlanmak için yazılmıştır. İzinsiz kullanılamaz. Kurum izni alınarak ilgili web sitesini kaynak gösterip link verilerek kullanılabilinir.